Wednesday, June 4, 2008

Roland Garros'08- Final Four

Fransa Açık 2008'de keyifli bir turnuvanın son günlerine yaklaşırken tek bayanlarda Doğu Avrupalılar, tek erkeklerde ise "Büyük Üçlü"'nün hakimiyeti kendini iyice göstermeye başladı.

Henin'in vedası, Mauresmo'nun sakatlıklarla dağılan konsantrasyonu ve Williams kardeşlerin form düşüklüğü sonrası meydanı iyice ele geçiren Doğu Avrupa tenisi, Roland Garros'ta toprak kort icin genellikle zayıf olarak tanınan ekollerine rağmen 2008'e tamamen damgasını vurmuş durumda. Hem de en iddialı temsilcisi Maria Sharapova'nın turnuvaya erken veda etmesine rağmen.

Yarı finalde iki Rus, Svetlana Kuznetsova ve epik geri dönüşlerden sonra Sharapova ve Dementieva gibi isimleri eleyerek buralara gelen Dinara Safina karşı karşıya gelirken, kuranın diğer tarafında Sırp tenisinin gözbebekleri Ana Ivanovic ve Jelena Jankovic finale yükselme mücadelesi yapacak. Madem söz buraya geldi bir önceki yazımda yaptığım tahminleri de bir gözden geçirelim bakalım. Şampiyon adayım Svetlana Kuznetsova yarı finale kadar beklediğim gibi hiç zorlanmadan geldi, erken elenir dediğim Sharapova da sözümden çıkmadı. Fakat güçlü bir geri dönüş yapmasını beklediğim isimlerden Serena Williams çuvalladı ve açıkçası Dinara Safina'da beni şaşırtan bir çıkışa imza attı. Safina demişken, Sharapova'yı 4.turda elemesi bir yana Dementieva karşısında ilk seti kaybedip, ikinci sette 5-2'den geri dönerek maçı kazanması hakikaten takdire şayandı. Antipatiklik konusunda abisi Marat Safin'den geri kalmayan Dinara'nın heybetli fiziğine karşın kortta bu kadar hareketli olması ve Dementieva gibi bir baseline ustasını neredeyse tüm maçı dip çizgiden oynayarak devirmesi etkileyici. Fakat kontrol edemediği siniri ve heyecanı onu en üst seviyeden uzak tutacak noktalar olacaktır. Kuznetsova karşısında kendisine şans tanımıyorum, Ivanovic-Jankovic mücadelesinde ise tarih tekerrür eder ve Ivanovic vatandaşını yine devirir. Şampiyon adayım, halen değişmedi. Dediğim gibi bu sene Kuznetsova'nın senesi.

Ve erkekler... Artık erkekler tenisini "büyük üçlü ve diğerleri" olarak kategorize etmek pek de yanlış olmayacaktır. Tabii ki toprakta Nadal ve heryerde Federer'in yeri ayrı ama Djokovic de bu ikiliye rahat nefes alma şansı tanımayacaktır. Rafael Nadal ikinci evi Paris'te güle oynaya yarı finale kadar çıkarken, Djokovic karşısında ne kadar zorlanacağı benim en büyük merak konum. Kaybedeceğini zannetmiyorum, İspanyol boğası toprakta hakikaten ayrı bir hakimiyet sergiliyor. Öte yanda İsviçreli raket Roger Federer her zamanki gibi eşsiz tekniği ve zarafetiyle izleyenleri büyülemeye devam ediyor. Bugün oynanan maçta Şilili Fernando Gonzalez'e karşı ilk seti kaybetmesine rağmen sonrasında kusursuz bir maç çıkaran Fedex belki bu sene de Nadal'a kaybedecek ama bu, döneminin ve tenis tarihinin en zarif, en becerikli ve en asil raketi olduğu gerçeğini kesinlikle tehdit edemeyecek. Açıkçası kaybeden bir Federer bile toprakta dahi tartışmasız şampiyon Rafael Nadal'dan çok daha fazla keyif veriyor. Böyle bir repertuar, böyle bir özgünlük... Gerçekten hayran olmamak elde değil. İsviçreli için en büyük handikap her zaman mükemmelliğinin getirdiği baskı olmuştur ve onu zorlayan tenisçiler de hep bu yönünden en çok faydalanan isimlerdir. Kaybetmeye alışık olmayan psikolojisi zaman zaman onun en büyük düşmanı haline geliveriyor ve toprak kortta Nadal bu özelliğe fazlasıyla sahip, adeta bir duvar gibi en mükemmel ve zarif topları bile geri döndürmesi de cabası. Bir önceki yazımda Federer'e bu psikolojik zayıflığı yüzünden fazla şans tanımamıştım ama bu sene, bir ihtimal Nadal'ın toprak korttaki sorgulanamaz hakimiyetinin sonlandığı sene olabilir gibime geliyor. Tabii, Federer adına şampiyonluk hayalleri kurmadan önce "hometown hero" Gael Monfils karşısında neler yapacağını görmek lazım. Fransız raket, turnuvada evsahibi izleyicisinin elinde kalan son umut ışığı ama bu hüzmenin de pek de parlak olmadığı, önce Federer sonra da Nadal-Djokovic gibi rakiplerle karşılaşacağını düşünürsek aşikar.

No comments: