Sunday, October 3, 2010

Commonwealth Oyunları pislik içinde başlıyor



BU YAZI İLK OLARAK 3 EKİM 2010 TARİHİNDE EVRENSEL GAZETESİNDE YAYINLANMIŞTIR.

Commonwealth Oyunları bugün Delhi’de başlıyor. Kentte şu aralar “talihli” bir katchi abadi (gecekonducu) sayılmak için başınızı sokacak bir barakanızın olması yeterli. Ya da günde 3 dolara çalıştığınız stadyum inşaatlarında hâlâ can vermediyseniz ve hatta 4 yaşındaki oğlunuzu da günde 1 dolara kendinize meslektaş edebildiyseniz yatıp kalkıp halinize dua edebilirsiniz.

Çok mu iddialı konuştum? Dahası var, resmi rakamlara göre nüfusu 19 milyon olan Delhi’de en az 10 milyon gecekondu sakini yaşıyor ve kente her yıl göç eden 500 bin kişiden 400 bini soluğu gecekondu mahallelerinde alıyor. Bayağı kalabalık ve gittikçe de artan bir nüfustan söz ediyoruz anlayacağınız.

22 Ağustos’ta bu köşede yazdığım “Delhi 2010: Spor, spor endüstrisinin neresinde?” başlıklı yazıda tüm dünyada konuşulmakta olan ve Commonwealth 2010’un defolu yanlarını -bu noktada “Defolu olmayan bir yanı var mı?” iyi bir sorudur- faş eden gerçekleri sizlerle paylaşmıştım. O günden itibaren işler daha da kötüye gitti. İnşaatlarda yaşamını yitiren işçi sayısı 70’den 100’e yükseldi örneğin.

ŞİKAYETİ BIRAKIP EĞLENMENİN ZAMANI MI?

23 Eylül günü, “Modern Hindistan’ın mimarı” olarak anılan Cevahir Lal Nehru’nun ismini taşıyan yeni stadyumun inşasında 1 gün içinde 2. ölümcül kaza gerçekleştiğinde Batı medyasının bütün ağababaları (CNN, BBC vs.) kameralarını ülkeye doğru yöneltti. Ne de olsa kendilerine önemli bir organizasyonu düzenleme görevi verilmişti ve “sirki” tehlikeye atacak hiçbir beceriksizlik kabul edilemezdi.

Konuyu yakından takip ediyorum. Haliyle o 2-3 günlük süreç içerisinde yaratılan “Oyunlar tehlikede”, “Bu stadyum size hazırmış gibi gözüküyor mu”, “Hindistan bu işi beceremeyecek” temalı haberlerin sadece bir gözdağından ve kürek mahkumuna vurulan “kamçı”dan ibaret olduğunu anlamam kolay oldu.

Son birkaç günde yani artık geri dönüşün mümkün olmadığı günlerde servise konulan haberleri de buna göre okumak doğru olacaktır. Aslında İngiliz gazetesi Guardian, takınmamız gereken tavrı bizim için özetlemiş: “Artık şikayet etmeyi bırakıp eğlenmenin zamanı.”

4 YAŞINDAKİ ÇOCUK İŞÇİLER…

Tabii, eğlenelim, fotoğraflarla kayıt altına alındığı üzere 4 yaşındaki çocukların dahi gasbedilmiş emeklerinin üzerinde yükselen bu Babil kepazeliğinde eğlenmenize bakın siz! İnsan kaçakçılığı konusunda uzman araştırmacılardan, “Seks İşçiliği: Modern Kölelik Endüstrisinin İçinden” isimli kitabıyla tanınan Siddharth Kara’nın bölgede yaptığı çalışmalarda sadece birkaç günde 32 “zorla istihdam” ve 14 “çocuk işçiliği” vakası belgelendi. Kara’nın sözleriyle: “Bu koşullar insanlık dışı. 6, 7, 8 yaşlarında çocuklar kirin, batağın içinde çalışıyor ve tuvaletlerini ulu orta yerlerde gidermek zorunda kalıyor.” Kara’nın aktardıkları önemli çünkü sadece birkaç gün önce medya ve sporcular tüm bu sefil ortama tezat 5 yıldızlı Sporcular Köyü’nde sağda solda insan dışkıları bulunmasından şikayet ediyordu.

Günaydın “eski” sömürgecinin medyası ve onun tahakkümü altındaki dünya! 1990’da Delhi’de Susan Chaplin’in 1100 gecekondu üzerinde yaptığı bir araştırma şu verileri ortaya koymuştu: “480 bin ailenin yalnızca 160 klozete ve 110 seyyar tuvalete erişimi var.” Bu noktada meşhur tuvalet belgeseli “Bumbay”ı çeken Yönetmen Prahlad Kakkar’ı anmamak ne mümkün: “Nüfusun yarısı içine sıçacağı bir tuvaleti olmadığı için dışarıya sıçıyor. Beş milyon kişi yani. Her biri yarım kilo sıçsa, her sabah toplam iki buçuk milyon kilo bok eder.” Bu kentlerdeki (Delhi, Mumbai) altyapı-nüfus dengesinin her geçen yıl kötüye gittiğini göz önünde tutarsak günlük üretilen ve ortalığa saçılan pislik miktarındaki artışı da öngörebiliriz.

ENGELS DELHİ’DE

Bu yazının yayınlandığı gün Oyunlar başlamış olacak. Ben yazarken de inşaat alanlarından “kaza” haberleri gelmeye devam ediyordu. Turnuva, kazadan kazaya koşar, altyapı rezaletlerine her gün bir yenisi eklenirken sömürge günlerinin o “şirin” hatıralarını yaşatan bu barış dolu turnuvanın huzurunda Beyaz Adam’ın kendi yarattığı boklardan şikayet ediyor olması aslında hoşuma da gitmedi değil. Bu ironik durum bana Friedrich Engels’in Konut Sorunu’nda yazdıklarını hatırlattı: “Modern doğa bilimi, bütün emekçilerin doluştuğu, ‘yoksul mahalleler’ diye adlandırılan şeyin, zaman zaman kentlerimizi etkileyen salgınların ürediği yer olduğunu kanıtlamıştır… Kapitalist düzen, emekçi sınıf arasında bulaşıcı hastalık yaratma zevkine, cezasını çekmeden sahip olamaz; sonuçları ona da ulaşır…” İşte bu yüzden İngilizlerin ve Hindistan’a gelmekte olan diğer tuzu kuruların bacak kadar çocuk işçilerin boklarından şikayet ediyor olmasını gayet eğlenceli buluyorum. Merak etmeyin yarattığınız bu pisliğin içinde boğulacağınız günler de gelecek…

Tüm bu pisliğin ortasında halkı sefalet içerisinde yüzen Hindistan, 2 milyar dolar harcadı (Bu resmi rakam, Nalin Mehta ve Boria Majumdar’ın kitabına göre rakam 10 milyar dolar). 4 yaşında çocukları dahi çalıştırarak lüks spor kompleksleri inşa etti. Yüz binlerce gecekonduyu yıktı. 100’ün üzerinde işçi inşaat sahalarında can verdi ve bu kanlı, kan emici organizasyon mümkün kılındı. Böyle zamanlarda Güney Afrika’daki Dünya Kupası sürecine benzer biçimde, bu tip mega spor organizasyonlarını takip etmenin ne kadar rahatsız edici olabileceğine tekrar şahit oluyorum.

2 hafta önceki yazımda Seyrantepe inşaatında göz göre göre can veren işçilerimiz için yeni yapılacak stadı boykot edeceğimi belirtmiştim. Pek yankı uyandırmadı tabii.
Fakat hazır Favori Sporcum Caster Semenya da turnuvaya katılmayacağını açıklamışken Hindistanlı Yazar Kapil Komireddi’nin önerisini dinleyip Commonwealth Oyunları’nı da boykot etsem mi diye düşünüyorum. Üstelik bu sefer yalnız kalmayacağım. Koca koca Jhuggiler (Gecekondu mahalleleri) benimle birlikte olacak…

No comments: