Saturday, February 20, 2010

Soyunmayan bizden değildir

BU YAZI İLK OLARAK 21 ŞUBAT 2010 TARİHİNDE EVRENSEL GAZETESİ'NDE YAYINLANMIŞTIR

Gürcü luj(hız kızağı) sporcusu Nodar Komaritaşvili’nin ölümü ve Vancouver halkının oyunlara karşı olan yoğun muhalefetiyle başlayan 21.Dünya Kış Olimpiyatları’nda ilk haftayı geride bıraktık. Madalya sıralamasında ABD, 6’sı altın toplamda 18 madalyayla başı çekerken arkasından Almanya ve Norveç sıralanıyor. Turnuvanın şu ana kadar en çok konuşulan sporcusu ise ABD’li Lindsey Vonn.

Alp disiplini iniş’te altın madalya kazanan Vonn, süper kombine yarışlarında yaşadığı dramatik kazayla son günlerde sayısı hayli artan sevenlerini üzdü. ABD medyasının müthiş desteğiyle yarışlara giren Vonn, turnuva öncesinde ülkesinin en köklü ve “saygın” spor dergisi Sports Illustrated’a verdiği pozlarla tartışma yaratmıştı. Saygını tırnak içinde yazdım çünkü ana akım medya içerisinde saygın, prestijli vs. gibi sıfatlarla tanımlanan medya organlarının medyaya eleştirel bir pencereden bakan gözlerde yarattığı hisler genelde tam tersidir.

Seksi fotoğrafları için tıklayınız

Dünya spor medyasını yakından takip eden herhangi birisine Sports Illustrated’ın alamet-i farikası nedir diye sorsak hiç duraksamadan senede bir çıkardıkları “kadın mayosu eki” diye cevap verecektir. Günümüzde sanal ortamdaki yansımasını “seksi fotoğrafları için tıklayınız” fenomeninde bulan bu erkek okuyucu avlama yöntemi şaşırtıcı olmayan bir şekilde yayınlandığı her dönemde büyük ilgi çekmeyi başarıyor.

2010 temasını Kış Olimpiyatları üzerine kuran “kült” ek huyu olduğu üzere sadece süper modellere değil sporculara da yer verdi. Bugüne kadar Anna Kournikova’dan Lauren Jackson’a sayısız atlete “çıplak poz verme imkânı” sağlayan derginin son gözdesi de Lindsey Vonn’du. Vonn’un turnuva boyunca gördüğü ilgiyi düşünürsek SI’ın sporcu üzerindeki emek ve emellerinin boşa gitmediğini görebiliriz.

Tabii ki derginin bu kadın atlet soyma merakının ardında sadece çok satmak yok. Sporun egemen kesimin değerlerini yansıtmak ve yeniden üretmek konusunda eşsiz bir mecra olduğunu daha önce birçok kez dile getirmiştik. Bu noktada kadının erkek egemen toplumun işine gelir şekilde karakterize edilmesi de kaçınılmaz. Daha önce Billie Jean King, Martina Navratilova, Amelie Mauresmo, Caster Semenya gibi vakalarda rastladığımız üzere spor elitleri için kadının güzel, seksi ve en önemlisi heteroseksüel olanı makbuldür. Yeni çıkış yapan bir kadın atlette bu üç özellik aynı anda yer alıyorsa ne ala. İlk iş olarak Sports Illustrated başta olmak üzere sayısız “erkek” dergisi tarafından soyulacak ve kasların itinayla fotoşoplanması suretiyle “makbul kadın sporcu” kategorisine sokulacaktır. Kasların fotoşoplanması durumunu özellikle vurguladım çünkü pederşahi dünyamızda tıpkı spor yapmak gibi kaslı olmak da bir kadına yakıştırılan özellikler arasında değildir.

“Erkek gibi oynamak”

Hatta güç, hız, çeviklik gibi erkekler sporunda yüceleştirilen unsurlar kadınlar sporunda bir hedef gösterme aracı olagelmiştir. 1999 Avustralya Açık’ta gösterdiği başarıyla dikkatleri üzerine çeken lezbiyen sporcu Amelie Mauresmo’ya yarı finalde yendiği Lindsay Davenport’un “çok güçlü, bir kadın gibi oynamıyor” diyerek sataşması yahut finalde yenildiği Martina Hingis’in “kız arkadaşı var büyük ihtimalle yarı erkek” demesi bu durumun en çarpıcı örneklerinden.

Bir üst yapı kurumu olarak spor, egemen güçlerin değer ve çıkarlarının medya desteğiyle güçlendirildiği ve yeniden üretildiği bir alandır. Ve bu alanda kadına biçilen rol tıpkı sosyal hayattaki gibidir. Bu açıdan bakıldığında Sports Illustrated’a ya da başka bir dergiye çıplak poz vermek ve kadınsılığını kanıtlamak sistemin gözündeki ideal kadın sporcu için bir nevi “Ben de aslında sizin gibiyim” deme fırsatıdır. Sonuçta bir kadın olarak profesyonel sporla uğraşıyorsanız ve üstelik yaptığınız işte iyiyseniz bizzat hemcinsleriniz tarafından bile “yarı-erkek”, “eşcinsel” vs. olarak etiketlendirilebilirsiniz.

Homofobinin, cinsiyetçiliğin ve ataerkil statükonun medya organları tarafından vahşice yeniden üretildiği bir alan olan spor dünyasında Lindsey Vonn gibi atletlerin endişelerini anlamakla beraber 1 Mauresmo’yu 10 Vonn’a ya da Sharapova’ya değişmeyeceğimi de belirteyim. Çünkü erkek egemen görüşün ürettiği kadın algısını spor dergilerine soyunan değil statükoya direnen kadın sporcular değiştirebilir.

No comments: