Saturday, February 6, 2010

Taraf’ın manşeti ve spora yedirilen şiddet sosu




BU YAZI İLK OLARAK 7 ŞUBAT 2010 TARİHİNDE EVRENSEL GAZETESİ'NDE YAYINLANMIŞTIR.

Fenerbahçe, geçtiğimiz hafta Sivas’ta oynanan müsabakada ev sahibi ekibi çok güzel bir oyunun ardından 5-1 yendi. Aklıselim bir futbolseverseniz atılan güzel gollerle hoş vakit geçirmişsinizdir. Fenerbahçe taraftarıysanız gönül verdiğiniz takımın harikulade futbolu sizi fazladan sevindirmiş, Sivassporlu’ysanız da benzer ölçüde üzmüştür. Eğlenmek, iyi vakit geçirmek, sıkılmak, sevinmek, üzülmek… Zihin düzenleyici bir medya etkisinin olmadığı saf bir futbol tecrübesinden size kalan hisler bunlar olacaktır/olmalıdır.

Futbol maçından katliam çıkarabilmek

Şimdi size Taraf Gazetesi’nin-tarafını ya da kimliğini tamamen görmezden gelerek- 1-5 biten Sivasspor-Fenerbahçe karşılaşmasına uygun bulduğu manşeti hatırlatıyorum: “Fenerbahçe Sivas’ı katletti”. Nasıl yahu? Bir futbol maçı nasıl katletmek gibi bir şiddet edimiyle nitelenebilir? “Aman canım bunlar sadece semantik” diyip geçilemeyecek kadar ciddi bir hadise.

Akla tabii ki Sivas Katliamı getiriliyor. Başlığı atan kimse(imza Hakan Eren’e ait) ya yaptığı işin öneminden ve getirdiği sorumluluklardan bihaber, ya kötü niyetli ya da berbat bir espri anlayışına sahip. Tabii ki bu başlığın yayınlanmasına ses çıkarmayan gazete editörleri-sorumluları hakkında da benzer çıkarımlarda bulunabiliriz. En az Hakan Eren kadar onlar da sorumlu çünkü bu ‘rezaletten’.
Dediğim gibi ilk aşamada Taraf’ın ‘tarafını’ tamamen görmezden geleceğim ve olayı gazetecilik ölçütlerinde değerlendireceğim. Çünkü burada üzerinde durmak istediğim ilk mesele bir spor karşılaşmasını katliam eylemiyle özdeşleştirebilen medya dilini yaratan faktörler.

Sporun, hele ki endüstri sporlarının bir oyundan ibaret olmadığı artık herkesin farkına vardığı, sıkça tekrarlanan bir gerçek. Rekabetçi sporların içindeki sınama faktörü oyuna kaçınılmaz olarak bir gerilim elementi ekliyor. Bu potansiyele sahip olup da kitleselleşen sporların gücü, ‘yersizyurtsuzluğu’ ve bol kremalı pastasından faydalanmak, mizacı itibariyle kendi çıkarından başka hiçbir şey düşünmeyen ‘nev-liberal’ âlemin tek derdidir. Bu devasa havuzu genişletmenin, fethetmenin ve sömürmenin en etkili yolu ise sahip olunan iletişim araçlarıyla(burjuva medyası) kitlelere nüfuz etmekten geçer.

Spor haberciliği sadece daha çok satmayı hedeflediğini zannederken bile bu erek uğruna manipüle edilmektedir. Haberleri yapan/yazan muhabir/editörün en önemli işlevi ‘gerçekliği’ daha pazarlanabilir kılmaktır. Bu amaçla makbul gazeteci, haberlerini renklendirir, dramatize eder, kışkırtıcı hale getirir. Spor figürlerinden mitler, kahramanlar, hainler yaratır. Bunu yaparken sporun içindeki ‘hayatta kalmacı’ rekabet unsurundan ve onun yarattığı kaçınılmaz gerilimden beslenir. Sporcuların insanlığın tahayyül edilmiş sınırlarına meydan okur gözüken performanslarını mitleştirir ve tüm bunları gizli bir ‘ilkelliğe ve şiddete övgü’ biçiminde yapar.

Ya barbarlık ya sosyalizm

Sporda varlığını ve etkisini devamlı gözlemlediğimiz şiddet dilinin altında bu medyatik elin kıvraklığı vardır. Bu yüzden taraflardan birinin açık hâkimiyetiyle biten bir karşılaşma ‘katliam’ olarak nitelendirilebilir. Bu açıdan bakıldığında Rosa Luxemburg’un ehemmiyeti büyük kehaneti “Ya barbarlık içinde çöküş ya sosyalizm” kapitalist medya aracılığıyla spor sahalarında ve sayfalarında tasdik edilmektedir desek abartmış olmayız.

Taraf Gazetesi, siyasi iktidarın Kemalist statükoyla girdiği ‘mutlak iktidar’ mücadelesinde kendisine önemli bir rol bahşedilmiş bir yayın organı. İktidarla olan ilişkileri sayesinde eline geçen belgelerle yaptığı yayıncılık ülkede cürümlerinden fazlasıyla çektiğimiz askeri vesayetin çöküşünü muştulayan tefrikalar olarak göze çarpıyor. Fakat Ragıp Duran’ın da yazdığı gibi Taraf bunları yaparken “kamu çıkarını savunmak, okuru olup bitenden doğru, çok yanlı, inanılır, güvenilir ve hızlı bir şekilde haberdar etmek, iktidarlara karşı yurttaşların hak ve görüşlerini savunmak” gibi kaygıları hiçbir zaman taşımıyor çünkü gazetecilikten çok belli bir tarafın yayıncılığını yapıyor. Bu yüzden Taraf’ın konjonktür gereği TSK’ya karşı üstlendiği muhalif tavrın liberal bir sahtelikten ibaret olduğunu ve kesinlikle anti-militarist yahut şiddet karşıtı öğeler taşımadığını daha önce sıkça vurgulamış, yazmış, çizmiştik. Galiba Taraf’ın ‘oyuncakçı dükkânından’ sızıveren bu alabildiğine şiddet içeren, utanç verici manşet de bu gerçekliğin bir sağlamasından ibaretti.

Eski ABD başkanı Richard Nixon’ın “Spor, Amerikan rüyası idealini anlamak ve kovalamak için kusursuz bir araçtır” demesi boşuna değildi. Günümüzde spor dünyası kendisini şekillendiren güçlerin de etkisiyle egemen politik ve sosyal kesimlerin değerlerini yansıtan ve yeniden üreten bir aygıt haline dönüşmüştür. Bu yüzden üzerindeki burjuva medyası ilgisini hep koruyacaktır. Bu hegemonya devam ettiği sürece de spor sayfalarının “yok etmek”, “katletmek”, “parçalamak” gibi barbar fiillerle doldurulmasının ve sporun şiddetle özdeşleştirilmesinin önüne geçilemez.

No comments: