Wednesday, September 2, 2009

'Allah'ına kurban' Demirspor

BU YAZI İLK OLARAK EVRENSEL GAZETESİ'NDE YAYINLANMIŞTIR.

“Bir ufka vardık ki artık/Yalnız değiliz sevgilim/Gerçi gece uzun, gece karanlık/Ama bütün korkulardan uzak/Bir sevdadır böylesine yaşamak/Tek başına/Ölüme bir soluk kala/Tek başına/Zindanda yatarken bile/Asla yalnız kalmamak…”

Adana Demirspor-Livorno maçının kesinleştiği haberi ajanslara düştüğünde aklıma direkt Ahmed Arif’in “Yalnız Değiliz” şiiri geldi. Livorno nere, Adana nere! İtalya’da sezon başlamış, Akdeniz’in en doğusundaki bir 3. lig takımından hazırlık maçı teklifi geliyor ve siz bunu kabul ediyorsunuz. “Endüstriyel futbol” (inanın en çok ben bıktım bu tabirden) normlarına göre bayağı anormal bir durum. Eh, bu camiaları da anormal oldukları için sevmiyor muyuz zaten?

Yalnız değiliz biliyoruz. Adalete, özgürlüğe, emeğe olan saygının kardeş eylediği bu iki camianın 4 Eylül günü dosta düşmana vereceği mesaj bu olacaktır. Bu haksız düzen devam ettiği sürece bir yerlerde “Hayır” diyebilen yürekli, güzel insanlar var olacaktır. Bunca hayal kırıklığına rağmen bizleri umutlu kılabilen de zaten bu değil midir? Şairin dediği gibi bir sevdadır böylesine yaşamak!

Bir başka sevda da Demirspor’dur, Adanalıların gönlünde.

Kim ne derse desin Adana dünyanın en ilginç memleketlerinden biridir. Nev-i şahsına münhasır sıfatını anlamsızlaştıracak kadar çok nev-i şahsına münhasır adama ev sahipliği yapar Çukurova’nın bu sıcak kenti. Bir karakteristiği vardır. İyi ya da kötü bir duruşu yansıtır. Canlı olduğunu hissedersiniz. Sayısız romana, şiire, türküye mekân olmuştur. Bir o kadar da sanatçı, sporcu yetiştirmiştir. İşte Demirspor bu yaşayan hiperaktif organizmanın spor sahalarındaki yansımasıdır.

Türkiye gibi solun çok zayıf kaldığı ve her saniye müthiş bir milliyetçilik bombardımanının altında yaşadığımız bir toplumda koca bir şehre mal olmuş bir kulübe “solcu” demek pek de gerçekçi değil. Bu açıdan bakıldığında Demirspor’u bir Livorno, bir St.Pauli olarak düşünmek iyimserlik olur. Livorno kentinin sahip olduğu sol gelenek Adana’da elbette mevcut değil. Fakat şunu söyleyebiliriz ki Yaşar Kemal, Yılmaz Güney gibi efsanelerin kente aşıladığı sol eğilim, “Şimşekler” tarafından Demirspor tribünlerinde devam ettirilmektedir. Adana gibi büyük bir kentin çoğunluğu tarafından desteklenen bir kulübün kendisini işçi sınıfının takımı olarak adlandırması ve tüm stada hâkim olan tribünlerinin ‘solcu’ bir duruş sergilemesi az şey midir? Türkiye’de böyle kaç camia var?

Solcu dediysek onu da kendi karakteristiğine uydurmayı bilir Adanalılar. Her şeyi olduğu gibi solculuklarını da kendi meşreplerince yaşarlar. Bu sebepten sinirlenip de herkese sövmeye başladıklarında, ya da kavga çıkardıklarında onları hoş görmek en doğrusu olacaktır.

Sözü yine Ahmed Arif’e ve “Yalnız Değiliz” şiirine bırakacak olursak: “… Külhan, kavgacıdır delikanlısı/Ünlü mahpushanelerinde Anadolumun/En çok Çukurovalılar mahpustur/Dostuna yarasını gösterir gibi/Bir salkım söğüde su verir gibi/Öyle içten öyle derin/Türkü söylemek, küfretmek/Çukurova yiğidine mahsustur.”

4 Eylül günü Adana 5 Ocak Stadyumu’nda sezonun en önemli maçı oynanacak. Spor kulüplerinin sahaya “Güçlü ordu, güçlü Türkiye” gibi pankartlarla çıktığı 1930’lar İtalyası ya da Almanyası’nı (ya da Türkiyesi) andıran bir ortamda böyle bir güzelliği yaşatan, bize yalnız olmadığımızı hissettiren Demirspor ve Livorno camialarına sonsuz teşekkürler.

Senelerdir tribünlerinde asılı pankartın dediği gibi: Allah’ına kurban Demirspor!

Not 1: Muharrem Gülergin’siz bir Demirspor yazısı eksik oldu elbette ama zaten Gülergin’i kısaca anmakla yetinmek olmazdı, ona koca bir köşeyi ayırmak gerek.
Not 2: Bu satırların yazarı Mersinlidir.

No comments: