Thursday, January 1, 2009

Gay for Arenas ve Düşündürdükleri

NOT: BU YAZI www.gunlukhayat.com'un Şakı-yorum bölümü için yazılmıştır.

http://www.youtube.com/watch?v=5orlL3s161E

I wouldn’t say it If I really didn’t mean this
Me and my penis love Gilbert Arenas

I’m gay for Gilbert Arenas
I’m gay but only for Gilbert Arenas

His name is Gil
He plays for the WIZ
‘been following him ever since he entered the biz.
These days he’s kinda my hero
He rocks my favorite number
Which is zero

I like him so much
I wish he was my lover
Frankly speaking
I would let him beat my buzzer

I never thought that I can turn into gay
But I love Gil as much as he hates coach K

Yo Gil what’s the problem
You don’t return to my calls
You won’t be my myspace friends
Look I got your jersey, got your shoes
Now I want your heart
So holla at me boy!


İçimizdeki homofobikler hönkürmeden belirtmek gerek ki; ABD’de son günlerin en çok konuşulan youtube bombalarından olan bu şaheserdeki adamımız ciddi değil! Yani sırf mavra olsun diye hazırlanmış bir klip ama belki de satır aralarında ABD’nin star sistemine yöneltilmiş muzırca bir eleştiri de vardır(Bence var).

Bir kere aşk ilan edilen “Gilbert Arenas” isimli şahsı tanıtayım. Kendisi NBA’in en enteresan yıldızlarından biri. Washington Wizards’ta oynuyor ve basketbolu kadar nba.com’a yazdığı blog yazılarıyla da tanınıyor. Zaten son 2 senesi hep sakatlıklarla geçtiği için basketbol oynamaktan çok yazı yazıyor da denebilir. Her halükarda ilginç bir popüler kültür malzemesi ve ateşli de bir hayran kitlesine sahip.

Sözleri inceleyecek olursak; zaten “me and my penis love Gilbert Arenas” diyerek şarkıya damardan bir giriş yapan Chris, pek öyle duygusal bir aşık değil. Direkt olaya girme taraftarı. Gay olduğunu itiraf ediyor ama ekliyor: “Sadece Gilbert Arenas için”. Ve zaten “hiçbir zaman gay olabileceğime ihtimal vermezdim” diyerek de cinsel tercihlerinin tamamen dizginleyemediği fanboy’luğundan ileri geldiğini de belirtiyor. Şarkının sonunda da sevdiceğine sitemde bulunuyor: “Hey Gil, telefonlarıma cevap vermiyorsun, myspace’teki arkadaşlık teklifimi kabul etmiyorsun. Oysa bak ben senin formanı aldım, ayakkabılarını aldım ve şimdi de kalbini istiyorum.”

Hmm aslında ortada ciddi bir tespit var. Basketbol forumlarında uzunca süre geçiren bir insan olarak fanboy’luk müessesesinin nerelere varabileceğini gayet iyi gözlemleme şansım oluyor. Yaş grubu farketmeksizin bir sürü insan sevdikleri yıldız oyuncuya karşı resmen bir çeşit aşk besliyorlar ve Chris’ten de çok farkları yok. Çoğu zaman tapılan yıldız oyuncunun bireysel performansı takımının galibiyetinden çok daha önemli oluyor, zaten tuttukları da takım değil oyuncu. Amerikan sporları dışında pek de rastlanan bir olgu değil bu. Bu sebepten de kuşkusuz bunun ABD’ye has sebepleri var.

Avrupa’da “Barcelona’yı değil Messi’yi tutuyorum hacı” diyen pek tip bulamazsınız. Zira hem spor kulüplerinin daha farklı ve otantik bir cemaat işlevi vardır hem de yıldız sistemi o kadar pompalanmaz. Kitle oluşturma çabasının hatırı sayılır bir kısmını yıldız sistemine yatıran ve de bunu popüler kültürün her alanında yapan ABD’de ise bu olmazsa olmaz bir durum adeta. 90’larla birlikte yaygınlaşan bu “fanboy” kitlesinin kökenlerini de “groupie”’lerde bulmak mümkün. Ne olursa olsun sevdiği oyuncuyu fanatikçe savunan, yanlışlarını görmeyen, onun tüm ürünlerini satın almak isteyen ve bir kez olsun onu görebilmek için kendini yırtan bu insanların hayranlıklarını da biraz cesur davranıp “aşk” olarak nitelemek çok da yanlış değil. Chris’in de bu sadece eğlenceli olmanın ötesinde eleştirel olduğu videosunda dediği gibi “Formanı, ayakkabılarını aldım şimdi de kalbini istiyorum.” Başka bir deyişle “ben senin bizlerden istediğin her şeyi yapıyorum ve doğal olarak aşkını da hak ediyorum.” En klişe tabirle acı ama milyonların hayatının gerçeği de bu. Günümüzde hayran olmak da emek ve para isteyen bir iş ve sevgisinin karşılığını alamayan hayranların tehlikeli tepkileri de sıkça rastlanan bir şey.

Daha çok diyeceğim var bu konuyla ilgili ama Şakı-yorum’u da bayağı şakı-makale’ye dönüştürüyorum o yüzden kısa keseyim ve bu yıldız-hayran ilişkisinin incelendiği bir film önereyim(her ne kadar hayal kırıklığı yaratan bir yapım olsa da): “The Fan”, “Robert De Niro, Wesley Snipes”.

No comments: